Turhan Selcuk Title Image

SANATI ÜZERİNE ALINTILAR

 

Kısa bir müddet sonra karikatürde inkılâp bütün dünyaya yayıldı, İtalya’da, İngiltere’de, Almanya’da usta sanatçıların elinde gelişti.

Steinberg’in ortaya attığı yenilik henüz kökleşmeden Türkiye’de eski tarz karikatür çizen büyük mizahçı Cemal Nadir vefat etmişti. Onun bu sahada bıraktığı boşluğu yaşı 20’nin civarında olan, çoğu büyük üstada talebelik etmiş gençler doldurmaya hazırlanıyordu.

Henüz çocuk sayılacak bu gençlerden biri kısa zamanda sivrilecek, Steinberg’in inkılâbını memleketimize getiren öncülerden biri, birincisi olacaktı. Bu gencin adı Turhan Selçuk’tu.

Turhan, modern karikatür anlayışına cesaretle sarıldı. Kimse onun Türkiye’de basit piyasa anlayışını yeneceğini ummuyordu. Kimse onun “çizgi ile mizah”ı Türkiye’de sevdirebileceğine inanmıyordu. Fakat Turhan başardı. Modern karikatür anlayışının çizgide, konuda, üslûpta aradığı bütün yenilikleri tatbik etti ve büyük rağbet gördü, geniş takdir kazandı.

Şöhreti kısa zamanda bütün dünyaya yayıldı.

ABDİ İPEKÇİ, 1959

 

Turhan Selçuk’un bir mimik ve hareket üslupçusunun olanaklarını çok aşan çizgi ustalığı, mizahçı hareket duyarlılığının bir oyun duyarlılığı ve bilinciyle bütünleşmiş bununan değer katmanlarına ulaşmış sayılır.

Katı ve anlamsız görünen bir çizgi ögesinin, yöneldiği temalar bağlamında eriştiği bu kıvraklık bu temalar ne kadar sıradan olurlarsa olsunlar, neredeyse benzersizdir. Turhan çizgi ögesini giderek yaygınlaşan sulu mizah türüne karşı ayakta tutmasını da bilmiştir.

Öte yandan mizah sorununa “entel” bağlamlar yüklemeye çalışan elitist bir yozlaşma karşısında da bu yalın ve dürüst çizgi görgülü sağlamlığını koruyor sayılır.

SEZER TANSUĞ, Güldiken, 1994 

 

Turhan Selçuk sahteden, taklitten ve her türlü küçüklükten uzak sanatını kendi gücüyle yeryüzüne kabul ettirmiş birkaç sanatçımızdan biridir.

Bunun güveniyle öylesine sakin, öylesine sessiz bakar ki çevresinde tepinenlere, yanında otururken kendinizi Eiffel kulesinin dibinde duruyor zannedersiniz.

O kendi alanında yarınki Türkiye’nin ilk öncüsüdür. Ve Türkiye her alanda bir Turhan Selçuk yetiştirdiği gün, beklediğimiz yarınki mutlu Türkiye olacaktır.

ÇETİN ALTAN, Hiyeroglif, 1964

 

Sonuç itibariyle ister karikatür, ister çizgi roman olsun, Selçuk’un olağanüstü başarısında rol oynayan en önemli etken, bilinç niteliğinden süzülüp arınmış bir çizgiyi üslubuna mal ederek, sonuna kadar onu soğurmasıdır. İlk denemelerine baktığımız zaman, adım adım ve bedelini ödeyerek ulaştığı bu yetkinlik düzeyi, kendisini izleyen kuşaklar için kusursuz bir modeldir - saygın ve onurlu.

MEHMET ERGÜVEN, Güldiken, 1994

 

Turhan Selçuk’un abartma ve gülünçleştirmeyle aslında toplumsal komikliği ya da gülünç olanı değil, karikatürde dramatik olanı yakalamaya çalıştığı belirtilebilir ve bu onun ayrıksı, çizgi dışı bir sanatçı oluşunu gösterir. Alabildiğine sert durumlar onun mizahı içinde incelikle yansıtıldıkları için, kışkırtıcı (ajitatif) olmanın ötesine geçerler...

SEMİH GÜMÜŞ, Güldiken, 1994 

 

Denebilir ki, karikatürlerinin insanda yarattığı şey, esrikliktir. Çizgide gizlenen mizahın (imgesel biçimiyle düşüncenin) çözümlenen/keşfedilen estetiksel bir bildirime dönüşmesiyle onun bir sır olarak açığa çıkarılıp yakalanmasından, paylaşılmasından doğan kendine özgü hazda anlatımını bulur.

Bu yüzdendir ki, Turhan’ın karikatürleri bakılıp geçilecek türden kısa-erimli yaratımlar değildir. Gerçekliğin imgesel-estetik bir özümlenişi olarak doyumsuz bir güzelliğin kendine özgü çekiciliğine ve büyüsüne sahiptir. Bizi yaratımın iç-anlamını keşfetmeye götüren şey, insanlığın yüce değerleriyle donatılan mizahın kışkıntıcı dinamizmidir. Yaratımları, çağının bilincini yakalayan ince bir mizahın özgül, estetik çekiciliğiyle ustalık katındadır. Benzersizdir.

OHANNES ŞAŞKAL, Güldiken, 1994 

 

Türk karikatürünün en uç noktalarını, bir kentin ve bir ülkenin sınırlarından, insanlık atlasına ulaştıran Cem, Cemal Nadir ve Turhan, karikatürümüzün büyülü altın üçgenini oluşturmaktadır.

TURGUT ÇEVİKER, Güldiken, 1994

 

Turhan'ın yolu, kestirmeden insana varmadır. Onun dövüşü, bütün düşük yanlarımızladır. Dünyanın şiirine, vazgeçilmezliğine bağlanarak kötülük ve zulümlere bir karşı koymadır Turhan.

Turhan Selçuk bir edebiyat adamıdır. Bir şair, bir romancı, bir hikâyecidir. Bu söylediklerimi şaşırtmak için söylemiyorum. Turhan Selçuk gerçeği budur da onun için söylüyorum. Bunları gene söylerken de karikatür sanatını hiç de küçük görmüyorum, söylediklerim bu düşüncenin tam karşıtıdır. İnsan karikatürde de bir Çehov, bir Sait Faik, bir Mansfield olabilir. (...)

Bence Turhan’ın vardığı yer, karikatürü ulaştırdığı boyut, burasıdır. Sanat değeri diye bir şey oluşmuş mudur, sanatın değerini ölçerken ne gibi bir ölçü koyuyoruz? Bu, beğendim gitti mi, yoksa birtakım belirli değer ölçüleri var mı? Sanatın birtakım değer ölçüleri var ama, bunu şimdiye kadar sınırlamış kimse çıkmamıştır. Onun için ben dünyada, insanlığa sanat değerini kabul ettirmiş bir sanatçıyı, örneğin Çehov’u örnek almak isterim. Çehov’u seçişimin de başlıca sebebi, Turhan’la Çehov arasında inanılmayacak bir yakınlık bulmamdır.

Bana öyle geliyor ki ikisinin de içtiği kaynak tıpkıdır. Çehov ne getirdi? Bu soruyu böylesine sormamın zorluğunu biliyorum. Bir kalemde karşılığını vermek zor da ondan. Hikâyeyi yeniden biçimlendirdi, diyebiliriz. Ondan önce gelenlerin hikâyesine benzemedi hikâyesi, hiçbir yönüyle. Düz, yalın, şiirsel anlatışa vardı. Hikâyesi çoğunlukla hikâye değil, yaşamın bir parçası oldu. (...) Çehov o zamana kadar edebiyatın ulaşamadığı insanın anlık duygularını büyük bir ustalıkla verdi. Onun her hikâyesini okuyan, ben buyum, ben de böyle duyuyorum, ben de böyle düşünüyorum, diyordu. (...) Çehov’la gelen insanlıktı. Katkısız, yalansız, böylesine açıklıkla göremediğimiz, ancak kaba yönleriyle büyük epopelerde tanıdığımız, ama içimizde olan, dışarıya vermek aklımızın kıyıcığından geçmeyen insanlıktı. İnsanlık en incesinden belli belirsiz hem ağlayan, hem gülendir. Çehov’da olduğu gibi Turhan’da da insanlık ağlarken gülendir.

Turhan’ın yolu... Kestirmeden insana varmadır... Turhan insana yönelirken, doğanın şi­irine varırken öyle çok göklerde değildir. Anının içinde, günün ortasındadır. Güncel olay­ların akışında yuvarlanan bir insandır. Acı çeker, güler, öfkelenir, çocukça bir şaşkınlığa düşer, alay eder, delice öfkelenir, iğrenir, delirir... Kendi kadar da bizim adımıza, hepi­mizin adına... Bütün büyük sanatçılarda olandır bu da.

Zulme, kötülüğe, insanlığı aşağılamaya, acıya, sömürüye sonuna kadar karşıdır. Tur­han’ın sanatındaki dünyası cömert bir dünyadır. İşte başkalarında olmayan da budur. Us­talığını, gönlünü, yüreğini bir çizgiye, bir duyguya, bir düşünceye hapsetmemiştir. Dün­yaya her şeyini sonuna kadar açmıştır.

Ve Turhan’da olan bir sevgi, bir cömertlik, bir dostluk, bir barış açıklığıdır. Turhan’ın dövüşü hepimizledir. Bütün düşük yanlarımızladır. Sıkı sıkıya dünyanın güzelliğine, şiiri­ne, yalnızlığına, vazgeçilmezliğine bağlanarak kötülüklere, zulümlere bir karşı koymadır Turhan. Turhan’ı anlamak bugünkü dünyamızı anlamak demektir biraz da. Turhan dün­yamızın kötül üklerinin, karanlıklarının ortasında durmuş bir ışık gösterendir durmadan.

YAŞAR KEMAL, (1979’da Milliyet Yayınları’ndan çıkan “Söz Çizgi”nin albümünden.)
11 Mart 2013

  • Turhan Selçuk Alternatif11