Abdülcanbaz bir İstanbul Beyefendisi’dir. Yabancılar onu “Müthiş Türk” olarak da tanır.
Haksızlıklara tahammülü yoktur; iyi yüreklidir, mücadelecidir. O, her çağda halkın özlemini duyduğu, düşlerinde gördüğü kahramandır.
Bazen günümüzde sürdürür yaşantısını, bazen Osmanlı Devleti’nin cesur bir levendidir. Bazen masal dünyalarında yaşar, kötü tabiatlı devlerle çarpışır, bazen İstiklâl Savaşı’mıza katılır, bazen deniz diplerini kulaçlar, bazen Mezopotamya’da tekerleğin icadına katkısı olur, bazen de uzayı adımlar... Zaman ve mekân tanımadan çıkar serüvenlerine. Cesurdur, akıllı ve zekidir, çelikten kaslara sahiptir.
Bu üstün niteliklerini daima iyinin, haklının, ezilmişin yanında, zalimlere, sömürücülere, namussuzlara karşı kullanır. Onun ünlü “Osmanlı Tokadı” ve aklı, her çağda etkin bir silahtır.
Halkını seven her dürüst ve namuslu kişide az çok Abdülcanbaz'lık vardır.